Fıkralar

Bu sayfada öküzle ilgili fıkralar derlenecektir.

Katkılarınız için teşekkürler.

Arslan KÜÇÜKYILDIZ

YERİN ÜSTÜNDEKİ ÖKÜZLEREski Darülfünun müderrislerinden Ömer Ferit Kam (1861-1944)’a ”Dünya öküzün boynuzlarında mı durur?” diye sormuşlar. Üstad biraz düşünüp öğrencilerine “yazın!” demiş ve şunları söylemiş:

Ne taaccüp ediyorsun buna dünya derler

Duyulan herzelere onda nihayet yoktur

Yerin altında öküz var mı dedi bir meczup

Onu bilmem dedim, fakat üstünde pek çoktur.

 

(Hiciv ve Mizah Edebiyatı Antolojisi,Hilmi Yücebaş,3.Bsk. İstanbul, MilliyetDağıtım,1976.576 sayfa.sf.280)

İKİSİ ARASINDA

“Göklerde öküz yildizi Ülker vardir,
Bir baska öküz de altta derler vardir…
Gercekleri aklin ile gor etrafta,
Alt ust arasinda cok esekler vardir!..” (Ömer Hayyam)
http://www.islamiyetgercekleri.org/siir.html

(Bu dörtlükten ilham alındığı anlaşılan bir hikayeyi Aziz Nesin kaleme almıştır. Bkz:Edebiyatımızda Öküz Bölümü:
La Fontaine’nin anlatamadığı hikaye)

ÇOK SAYIDA!

“Dünya öküzün üzerindedir!…” ,  “Dünya balığın üzerindedir!…” hadislerinin ne anlama geldiğinden habersiz bir adam Osman Demirci Hocaya sorar :
-Hocam dünyanın altında öküz var diyorlar , siz ne dersiniz?..
-Dünyanın altındakileri bilmem kardeşim , ama üzerinde çok sayıda olduğu kesin.

http://www.gulizk.com/aksam/latife5.html

DÜNYA ÖKÜZÜN BOYNUZLARININ ÜSTÜNDEBektaşiye sormuşlar.
– Dünya öküzün boynuzlarının üstünde duruyormuş ne diyorsun bu ise!
 “Valla” demiş, “Onu bilmem ama buna inanan Öküzlerin olduğunu biliyorum demiş.

http://www.fikraci.net/show.asp?cat=bektasi&grup=1&fikraNo=1554

EKMEK VEDİM  YİMEYA 

Kastamonu ili Budamış Köyünde (bizim köyde) bir hadise anlatılırdı;

Köye ilk defa traktör gelmiş. Köylünün biri

-“Bu çok yoruldu”

diyerek ekmek vermiş, ot ve su uzatmış traktörün önüne.. Çabalamalarına traktör ilgi göstermeyince ;

-“Ekmek vedim yimeya, su vedim içmeya, hır hır deya başka bişey demaya!”

demiş.

Bu hadise muhtemelen bir tevatürdü. Hiç olmamıştı, ama anlatılırdı. Traktörün onca ağır işi yapmış olmasına üzülmüş olmalı emmim!. (e-a harfleri birbirine yakın telaffuz ediliyor)

ÖKÜZ MESELESİ 

Köylünün, öküzü, malı canıdır, her şeyidir. Çünkü Mal canın yongasıdır.

Adamın birinin bir eşeği, bir çift de öküzü varmış. Askerden yeni gelen oğluyla ilgili olarak, geç vakit, karısıyla konuşuyorlarmış, oğlan da uyuyamamış, dinlermiş.

Hanım demiş ki:

-“Herif, oğlan askerliğini yaptı, everivermek gerek, ne edeceğiz, ne yapacoyuz?

Adam :

-”Hanım,eşeği satsak oğlan evermez,öküzleri satsak aç kalırız,hele günü gelsin düşünürüz.” demiş.

Oğlan konuşmanın devamını beklemiş, üç gün, beş gün, bir ay.. Sonunda dayanamamış, anasına:

-“Kız ana, şu bizim öküz meselesini gonuşuven gayrı”

demiş.

http://zifiri.8m.com/ox.htm

DEVLET SIRRI

Ülkenin birinde içip kafayı bulan bir sarhoş, sokakta;
– “`öküz başbakan, öküz başbakan“ diye sayıklıyormuş. İki polis adamı karakola götürmüşler.
Sonra adam mahkemeye çıkmış. İdam cezası almış. İdam edilmeden önce cezasının nedenini sormuş;
– “Bu ülkede demokrasi vardı hani? Herkes istediğini söyler“.
– “Senin suçun o değil`ki.. Devlet sırlarını açıklamak“…

www.fikram.org/3334/Devlet+sırrı.html

ÖKÜZ, PARAM YOK!

Bursa`nın, ziyaret ettiği 64. il olduğunu ve bugüne kadar 40 bin 343 kilometre yol kat ettiğini belirten Erdoğan, “Gençliğimiz için daha güzel, insanımız için daha çağdaş, kızımız-kadınımız için daha modern bir gelecek için biz bu yollara düştük“ dedi. Başbakan Ecevit`in, “Bu işi bırakırım ama benden sonra kaos olur“ dediğini ve bu sözlerin, başta DSP olmak üzere hükümet ve millet için hakaret olduğunu söyleyen Erdoğan, “Sayın Ecevit, Allah gecinden versin ama ömür vaki olduğu zaman DSP`yi de siyasi mevta olarak defnedeceğiz herhalde“ diyen Erdoğan, miting alanında bulunan bir kamyonun kasası üzerinde mizansen olarak hazırlanmış “çiftçi, esnaf ve memurun halini anlatan“ tablo ile “Öküz, param yok“, “Aş, iş, ekmek, adalet“, “İş arıyorum“ yazılı pankartlara dikkati çekti.

http://www.akparti.org.tr/acilislar.asp?haber_id=623&kategori=

MAKETİNİ GÖRÜNCE GÜLDÜ

Başbakan Erdoğan, partisinin dünkü Meclis Grubu’nda, hükümete yönelik eleştiri ve tepkilere yanıt verirken, ‘‘Birbirlerine zaaf isnat edip, vehim üreten, artık öküz altında buzağı arama aşamasını da geçip, buzağı altında öküz aramaktan başka bir şey yapmayan, milletten kopmuş siyasetçilerin gündemlerinden de kurtulmalıyız’’ dedi. Daha sonra Hak İş’e bağlı Öz Gıda-İş ve Et-Balık Türkiye temsilcileri Erdoğan’a bir öküz maketi hediye etti. 

04.06.2003-Hürriyet

http://www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~7@nvid~275384,00.asp

BİRİ EŞEK, BİRİ ÖKÜZ 

İki sofu, ramazanda bedava yiyip içeriz diye bir Bektaşi köyüne misafir olurlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri ayakyoluna gider. Bektaşi, bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar:

– “Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?”

O da kendini üstün göstermek için

-“Bırak şunu, eşeğin tekidir.”

cevabını verir. Biraz sonra öteki softaya da aynı soruyu sorar:

-“Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?”

Bu softa da öteki gibi

-“Bırak şunu, öküzden farkı yoktur.”

cevabını verir. Akşam olunca iftar sofrası kurulur. Fakat tepsinin üzerinde arpa ile samandan başka bir şey göremeyen softalar hayretle sorarlar:

-“Bunlar ne erenler?”

Bektaşi gülerek cevap verir:

-“Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?”

http://www.mesajat.com/fikra/bektasi/default.asp

NE TIRSIYON LAN

Halk otobüsündeyim. Gayet halk bir şekilde yolculuk yapıyorum. Hemen yanımda köyden yeni gelmiş sevimli, gariban bir kadın bir de kocası var. Ama koca asmış bir zat, ikide bir geğiriyor öküz veyahut ötesi hallerde seyrediyor.
Neyse, inecekler bunlar. Yanaştılar kapıya. Otomatik kapı birden
açılınca zavallı kadın ürktü.
-“Anaam” diye geri sıçradı. Kocasının tepkisi ne olsa beğenirsiniz. Ellerini cebinden çıkarmadan , göz ucuyla kadına söyle bir baktı:
-“Ne tırsıyon ulan öküz, accık medeni ol lan!”
 http://kizilsultan.sitemynet.com/KIZILSULTAN/id17.htmYOL VERGİSİ

İbik Dayının yaşadığı yıllarda hayvan besleyen kişilerden sayım vergisi, yol yapmakla yükümlü olanlardan ise yol vergisi alınırdı. Sayım vergisi Koyun, Keçi, İnek, Öküz gibi hayvanlardan alınır, At ile Eşekten alınmazdı. Bir gün Aliuşağı mahallesinden Çavuş Emmi hasta olan eşeğinden söz ederken;

 -“Eşek ölürse deriye yüzüp ineğin sırtına geçireceğim ki sayım vergisinden kurtulayım.”

der. İbik Dayı da

 -Sen o deriyi kendi sırtına geçir ki yol vergisinden kurtulasın diyerek taşı gediğine koyar.

 http://www.agin.gov.tr/fikralar.htm 

BEYİN DEĞİŞTİRME  Beynini değiştirmek isteyen bir adama, gittiği hastanede kavanozlar içinde
beyinler gösterirler :
-“Şu Alman beyni 5 dolar, şu Rus beyni 7 dolar, şu Amerikan beyni 10 dolar.. Bu da öküz beyni 1000 dolar, hangisini istersiniz?”Öküz beyninin en pahalı olmasına şaşan adam:-“Neden öküz beyni o kadar pahalı, çok mu akıllı?” diye sorunca : -“Yok canım, yüz öküz kesiyoruz da ancak birinden beyin çıkıyor; maliyeti yüksek tabii!..” diyorlar. 

http://www.mavideniz.org/akaraki/fikra.htm

YAKŞILIĞIN SONU…

Asim Mollazade, İspaniyaya gezmeye gelir. Küçelerin birinde, bir öküz onu teqib etmeye başlayır. Asim bey işık sürəti ile qaçmağa başlayır, amma öküz az kalır ki, onu buynuzuna keçirsin. Asim Mollazade, gücle özünü karşısına çıkan kapıya salıb, arkadan onu bağlayır.  Bir kədər nefesini derib, tehlükənin sovuşduğunu gördükdən sonra, öz-özüne deyinir: Bu da menim çok sağ olum! Ne özüm et yeyirdim, ne də başkalarına meslehet görürdüm. Bu da menim yakşılığım.

http://www.ulus-az.com/484/son.html

MOLLANI  GOV, ÖKÜZE DEYME

Bir kişinin bağına bir molla  bir de öküz girir. Oğlu atasına habar verir.Atası tez deyir:

-“Oğul, gaç,mollanı gov, öküze değmi!”

Oğul taaccüplenib sebebini sornuşanda atası deyir:

-“Öküz ağaclardan yaprakları yeyip doyandan sonra çıkıb gedecek, amma molla bağda olan meyvelerden yeyib doyandan sonra ciblerini ve kisesini de doldurub aparacak.

www.ocaq.net/meqale/195kitap.pfd

BİR ÖKÜZ UĞRUNA 

Oğlunun okuması için çiftliğindeki bütün inekleri satan bir köylü, onun bir şey öğrenemediğini görünce:

-“Ne bahtsız adammışım.” diye söylenmiş,

-“Bir öküz uğruna ne inekler feda ettim.”

 

www.cagriweb.com

KONUŞMANIN SIRRI

Bir gün çiftlikte sabana koşulan öküz, kurnazlık yapıp sahibine şöyle dedi:
-Ben hastayım. Yarın çalışamayacağım.
Ertesi sabah çiftçi de eşeğini sabana koştu. Akşam, öküz, eşeğe sordu:
-Nasıl, kolay oldu mu?
-Eh!..
-Patron bir şey demedi mi ya?
-Hayır.
Bunun üzerine o akşam da sahibine hasta olduğunu ve çalışamayacağını tekrarladı. Yine eşeği sabana koştular. Ve zavallı hayvan akşam perişan bir hâlde döndü. Öküz:
-Nasıl geçti, diye sordu.
-Eh, şöyle böyle.
-Patron yine bir şey demedi mi!
-Yok, demedi, ama bir ara baktım kasapla konuşuyordu.

http://www.goncadergisi.com/dergiler/2003/ocak/

BENİ KAPLAN BEKLİYOR 

Hasan Pulur/Kıssadan hisse…

     KAPLAN’la öküz bir barda içiyorlarmış, biraz sonra kaplan müsaade istemiş: “Geç oldu, ben eve gideyim!”
     Öküz bırakmamış:
     “Otur yahu, nereye gidiyorsun, amma korkaksın!”
     Bir kadeh daha içilmiş, kaplan yine izin istemiş:
     “Hadi bana eyvallah, evde hanım bekler!”
     Öküz, başını sallamış:
     “Amma kılıbıksın yahu, otur şuraya bir kadeh daha iç!”
     Kaplan son kadehi içtikten sonra, gitmeye kalkınca, öküz yine lafı çakmış:
     “Sen de amma korkaksın yahu, kadından bu kadar korkulur mu?”
     Kaplanın tepesi atmış:
     “Bana bak, öküz efendi, beni, evde, seninki gibi bir inek beklemiyor, kaplan bekliyor kaplan!”
     Kıssadan hisse…
     Ona buna laf atıp, hava basanlar, gerçeği öğrenince akılları başlarına gelir.

http://www.milliyet.com/2002/12/08/yazar/pulur.html

ÖKÜZ EFENDİNİN AYAĞI KANIYOR 

Kinyas Kartal anlatıyor:  Galiba Ramazandı… Kafilede hiç kimse orucunu tutamıyordu. Müftü efendiler dahil. Tabii Hoca orucunu da tutuyordu.“Kızakları çeken öküzlerin, bir ara ayaklarının taşa takılıp kanamasıyla Bediüzzaman:“Beyler, inelim, öküz efendinin ayağı kanıyor’ deyince, ben cevaben:“Hocam biz para verdik bunların sahiplerine…’ demiştim. O zaman Seyda:“Oğlum, onlar bu hayvanların sahibi değil, ancak mutasarrıfıdırlar” cevabını vermişti. 

http://www.bediuzzaman.net/akademi/cilt_1/1_138.htm

NE TUHAFTIR ŞU MAHLUKLAR

Öğle uykusunu rahatça uyuyabilmek için kendisine güzel bir köşe aramakta olan Köpek, bir öküzün yemliğine atlayarak rahatça samanlara gömüldü ve hemen tatlı bir uykuya daldı.

Akşam, günlük işinden dönen Öküz, yatmadan evvel karnını doyurmak istediği için doğru yemliğe geldi… Fakat, hâlâ uykusuna doymamış olan Köpek, böyle rahatsız edilmesine öyle kızdı ki, Öküz’ ün, samanlara her uzanışında, ona bir evvelkinden daha şiddetle havlamağa başladı.

Nihayet öküz bir şeyler yiyemeyeceğini anlayınca, kendi kendisine şöyle söylenerek uzaklaştı:

“OH, NE TUHAFTIR ŞU MAHLUKLAR!… ANLAMADIKLARI ZEVKLERİN SAHİPLERİNE, NASIL DA KİN BAĞLARLAR!…”

http://members.tripod.com/albaymet1/kopek.htm

ÖKÜZ BAŞI ÇİVİT

Amcam anlatmıştı: “Sinop’ta mecburî ve dahi zorunlu hizmetini yapan Hüseyin isimli saf bir emir erim vardı. Bir gün evde çamaşır yıkanacaktı. Çivit lâzım olduğu için, Hüseyin’i çağırdım ve

-“ Oğlum git, Öküz Başı marka çivit al. “

dedim. Hüseyin, akşama kadar gelmedi. Akşamüstü geç vakitlerde kan ter içinde döndü. Elinde, iki koyun başı tutuyordu. Bitkin bir sesle, 

-“Gomutanım, öküz başı bulamadım, yerini dutar deye iki goyun başı aldım.” dedi.

http://farabi.selcuk.edu.tr/suzep/turk_dili/odevler/odev2.html

BOYNUZLU ÇELENK

Borazan Tevfik, kendi jübilesinde bir monolog söylüyordu. Perde kapanacağı sırada sahneye büyük bir çelenk getirdiler.

Tevfik çelengi aldı, bir de ne görsün, ta orta yerinde büyük bir boynuz var.Yavaşça getiren adama sordu:

– Hangi hergele yolladı bunu?

Adamın gösterdiği locada, Borazan’ın yakın arkadaşları vardı. Tevfik, hemen o tarafa döndü ve yüksek sesle:

– Hediye kabul etmek adetim değildir. Amma, dedi: Mademki başınızdan atıyorsunuz, ihtiyacı olan birini bulur veririz.(64)

HERKESİN BOYNUZU VAR MI?

Kanbur nazif de devrin ünlü nüktedanlarındandı. Edirne Sanayi Mektebi Müdürü idi. Bir gün bir dost meclisinde Nazif, bir omuzunun ağrıdığından bahsetmiş.Birisi demiş ki:

-“Boynuz çektir!”

Nazif, daima bu kabil ağrılar çektiği için, bu ağrının boynuzla geçmiyeceğini biliyordu. Fakat adam, lafı uzattıkça uzatmış:

-“Dünyada boynuzun iyi gelmediği, fayda sağlamadığı hastalık yoktur. Benim de omzum ağrıyordu.Boynuz çektirdiml.Çünkü boynuz…”

Nazifin bu uzun lakırdıdan canı sıkılmış ve gayet kurnazlıkla sormuş:

-“Boynuzu kimden aldın?”

-“Kendimin vardı!”

-“Senin varmış da çektirmişsin.Bakalım herkesin senin gibi boynuzu var mı?”(Yücebaş/69

(Hilmi Yücebaş,Türk Mizahçıları Nüktedanlar ve Şairler,İstanbul,Ahmet Halit Kitabevi,1958,207 sf.)

ÖKÜZ KAFASI Köylü İstanbul’a ilk kez gitmişti. Kendi halinde geziyordu. Yolu Beyoğlu’na düşünce vitrinleri seyretmeye başladı. Bir mağazanın kapısında duran tezgahtar onunla dalga geçmek istedi:“Hayrola ağa, ne yapıyorsun?”“Hiç, bu dükkanda ne satılır, onu merak ettim de!”Tezgahtar alayla cevap verdi:“Burada öküz kafası satılır.”“Maşallah işleriniz yolunda anlaşılan”“Nereden anladın?”“Baksana, sattığınız maldan bir sendeki kalmış!”( En güzel /21) 

ÖKÜZÜ KESİN KÜPÜ KIRIN

Komşunun öküzü avludaki zahire küpünün içindeki buğdayı yemeye çalışırken kafası sıkışır kalır. Mal sahibi ne yapsa, öküzün kellesini çömlekten çıkaramaz. Ne yapsın? Hemen akıldaneye koşar, durumu anlatır. Mehmet Ağa hiç istifini bozmadan: “ Hemen öküzün kafasını kesin, o zaman kurtulur” diye fetvayı verir. Öküzün kelleyi gövdeden ayırırlar ama ne fayda? Bakarlar yine kelle küpün içinde. Hemen koşarlar Mehmet Ağaya. Akıldane bu kez buyurur : “Ha öyle mi? O zaman hemen küpü kırın”…

http://www.ufukotesi.com/yazigoster.asp?yazi_no=20030225

ÖKÜZÜN GAFASİ

Hanzar’da bir gün köylünün
biri, öküz arabasini köyün içinden sürerken öküzlerden
biri susuzluga dayanamîb basini yolun kenarinda gördüü su dolu küpe
sohar. Köylü ne gadar ugrassa da öküzün gafasini
küpden çiharamaz. Bunun üzerine köyün
en ahillisina gider ve :
-” Küpden öküzün gafasini nasil
gurtaracuh” der.
Bilgin bir an düsünüp :
-“Kesin öküzün gafasini” der.
Köylü aldigi cevab mucibince öküzün gafasini
kesmesine keser ama bu sefer de öküzün afasi küpden çihmaz.
Yine köyün en ahillisinin yanina gedîp:
-“Öküzün gafasinin
küpden nasil gurtaracam”der.
Bilgin yine hazir cevab:
-“Girin küpü”.

www.alucra.com

KÜP 

Öküzün biri başını küpe sokmuş.Öküz uğraşır, uğraşır ama bir türlü başını küpten çıkaramazmış.Köylüler toplanmış, düşünmüş, taşınmış bir çare bulamamışlar.Sonunda:-“Bizim köyün iki tane büyüğü var, gidip onlara soralım!”demişler.Ayrı ayrı iki büyüğü de ziyaret etmişler:-“Büyüğümüz, dedemiz, atamız…Size akıl danışacağız…Durum böyle, böyle…Öküzün başını küpten nasıl çıkaracağız?”İki büyük sözleşmiş gibi :-“Öküzün başını kesin!”demiş.Köylüler bir bıçak alıp kesmişler.Ama kesik baş yine de küpten çıkmıyormuş.Yine bir büyüğün kapısına dayanmışlar:-“Öküzün başı hala küpten çıkmıyor!”-“Öyleyse küpü kırın!”Kırmışlar, başı çıkarmışlar ve sonra iki büyüğe varmışlar:-“Büyüğümüzsünüz, ulusunuz, atasınız. Ama her verdiğiniz akıl böyleyse..”-“Hayrola köylümüz, ne oldu?”-“Daha ne olacak, aklınıza uyduk, hem öküzden olduk, hem de küpten..”(En güzel/59-60) (En güzel Anadolu – Kayserili Fıkraları,İstanbul, Deniz Dağıtım, 1985.102 sayfa. ) 

 ÖKÜZÜ KESİN!

Geçmiş günün birinde,
Öküz dolaşmış köyde.
Bir küp görmüş kocaman,
Önce yalamış hayvan.
Başını küpe sokmuş,
Sağa, sola koşturmuş.
Köylüler yakalamış,
Küpü çıkaramamış.
Bir süre tartışmışlar,
Hoca’ya danışmışlar.
Demişler: — Hocam aman!
Bir küp var ki kocaman.
Öküzün kafasında,
Asılmış boynuzunda.
Kırılsın istemeyiz,
Nasıl çıkar bilmeyiz.
Ne yapalım söyleyin?
Bize bir fikir deyin…
Hoca gülmüş sessizce,
Şöyle demiş hafifçe:
— Kırmadan küpünüzü,
Gidip kesin öküzü…

Öküz kesilmiş ancak,
O küp nasıl çıkacak?
Dayanmışlar kapıya,
Demişler ki Hoca’ya:
Hoca can, Hoca kurban
Küp çıkmıyor kafadan!
Hani siz demiştiniz,
Öküzü kestik de biz…
Gövdesini ayırdık,
İşi başaramadık!
Kelle içinde kaldı,
Ama küp kırılmadı!..
Şimdi nasıl yapalım,
Kelleyi çıkaralım?

Hoca demiş ki: — Kolay!
Bunu etmeyin olay.
Şimdi de küpü kırın,
Kellesini kurtarın…

Nasrettin Hoca fıkralarından

AHMET KARAASLAN

ÖKÜZ’ÜN İŞİ NE?

Öküz Mehmet Paşa* Halep’te vali iken bir gün kırda arkadaşı ve şehrin ileri gelenleriyle oturuyormuş. Bir aralık önlerinden birkaç eşek ile bir de öküz geçmiş. Eşraftan biri paşanın lakabını hatırlayınca kendini tutamıyarak gülmüş.Paşanın baş musahibi adama ters ters bakarak:

-“Ne gülüyorsun?” diye çıkışmış.

Paşa musahibine dönerek:

-“Nasıl gülmez” demiş, “bu kadar eşeğin arasında bir öküzün işi ne, diye şaşıyordur.”(En güzel Osmanlı /32-33)

ÖKÜZ AHMET PAŞA  

Osmanlı paşalarından, Öküz Ahmet paşa lakaplı bir paşa vardır. Bir gün bütün paşaların bulunduğu bir çadırda toplantıda bulunurken, çayırda otlayan münasebetsiz bir öküz, çadırın içerisine başını sokar;

-“Mööö, möööö,” der.

Çadırda bulunan bütün paşalar bıyık altından gülmeye başlar. Paşaların kendine malum lakaptan güldüğünü fark edince, paşalara dönerek;

– Paşalar! Az önce içeri giren öküz ne dedi biliyor musunuz.? O öküz bana dedi ki;

“Yahu, hadi sen bizdensin…Peki bu Eşeklerin içinde ne işin var”

http://www.kimyaokulu.com/hertelden/hazircevap/sayfa09.htm

ÖKÜZ’ÜN RAHATI İÇİN

Öküz Mehmet Paşa çok kuşkucu, kuruntulu biriymiş. Konağında yüzlerce cariye, selamlıkta görev yapan uşak, seyis, arabacılar varmış. Paşanın, “acaba bunlar birbirleriyle buluştular mı, dönme dolap kimse görmeden döndü mü, orta kapı açılıp uşaklarla cariyeler birbirlerine kaş göz işareti yaptılar mı” diye düşüne düşüne uykuları kaçarmış. Bir gün kahyasına derdini açıp sormuş:

-“Acaba bu dertten kurtulmak için ne yapsam?”

Akıllıca biri olan kahya:

-“Paşam,” demiş,”ben sizin yerinizde olsam, yarından tezi yok, selamlıktaki hizmetçilerle haremdeki cariyeleri birbirine nikah ederim!”

Paşa, ancak kahyanın dediklerini yaptıktan sonra rahat edebilmiş…(En güzel osmanlı/98)

En güzel Osmanlı Fıkraları,İstanbul,Deniz Dağıtım,112 sf.)

MANTIKΠ

IV.Murad biliyorsunuz, ağır hicivlerinden dolayı Nef’î’yi öldürtmüştür. “VI.Murad bir başka hiciv şairi Mantıkî’yi de öldürtmüştür. Mantıkî tıpkı Şeyhi gibi bir bilim adamı sayılır. Şair ve kadı olan Mantıkî, birlikte çalıştığı bütün vezirleri hicvediyor. Şam Valısı’nin kendisini zehirletmek istemesi üzerine, Halep’e kaçıyor. Bu sırada Halep Valisi Öküz Mehmet Paşa’dır. İşte bu ilişki karşısında yazıp İstanbul’a gönderdiği hicviye şu:

Şam’da bilmediler kıymetimi

İltica ettim Halebüşşehba’ya

Harlerin çifte-i izacından

İltica ettim Öküz Paşa’ya.

Bu hiciv üstüne ortalık karışınca IV.Murad işe karışarak Mantıkî’yi astırır.Böylece Mantıkî, eşeklerden kaçarken, bir öküzün kurbanı oldu ne yazık ki. (Öngören /149)

(Ferit Öngören,Cumhuriyetin 75. Yılında Türk Mizahı ve Hicvi,İstanbul,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,287 sf. )

* Mehmet Paşa,Damat Öküz (  -1619) Osmanlı devlet adamı.İstanbul doğumludur.Babasının öküz nalbantı olmasından dolayı Öküz Mehmet Paşa, ayrıca 1. Ahmed’in kızı ile evlendiği için de Damat denilmiştir. Türk asıllıdır. Enderundan sonra (1607) vezir rütbesiyle vali olarak gönderildiği Mısır’da, askerlerin halka yapmakta olduğu eziyet ve emirdinlemezlikleri karşısında, ileri gelen zorbaların birkısmıhnı öldürtüp; kalanını da sürgün etmiştir. Bu, şiddetli ve kesin icraatı karşısında Mehmet Paşa’ya üçüncü bir san olarak Kulkıran denilmiş ise de, diğerleri kadar yaygın olamamıştır. …1612’de geldiği İstanbul’da1.Ahmed’in kızıyla evlenmiştir. Aynı yıl, Halil Paşa’nın yerine Kaptan-ı Deryalığa getirilmiştir….Sadrazamlığa getirilmiş,(1614)Serdar olarak gittiği İran’da Revan’ı alamaması üzerine azledilmiştir. …Tarihlerde, devlet hizmetlerinde doğruluğu, cesareti ve cömertliğinden söz edilmektedir.(Başkent yayınları,Büyük Kültür Ansiklopedisi,8.c.Ankara, Başkent Yayınevi,1984. Sf.3145)

KAZI

Nasrettin Hoca yer altına ahır yapmaya karar vermiş. Toprağı kaza kaza komşunun ahırına girmiş. Bir sürü öküz görünce koşa koşa karısına gitmiş:
– Hanım, hanım! diye bağırmış.
Müjdemi isterim. Eski zamanlardan kalma bir ahır dolusu öküz buldum..

http://www.teselli.net/fikralar/fikra1.htm

ÖKÜZDEN SORUN 

Bir gün Nasrettin Hoca pazardan öküz alıp evine götürürken, yolda rastladığı herkes:

-“Öküzü kaç paraya aldınız?” diye sorarak Hoca’yı bezdirmiş. Nasrettin Hoca öküzün ipini beline bağlayıp, öküzün arkasından yürümeye başlamış.

Yolda yine biri:

-“Öküzü kaça aldınız Hocam?” diye sormuş.

-“Kardeşim, öküz beni aldı, fiyatı öküzden sorun!” demiş.

(V.Milletlerarası/214) (Emet/107)

(V.Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi bildirileri,Nasreddin Hoca Seksiyon Bildirileri,

Ankara,Kültür Bakanlığı,1996,287 sf.)(Soner Yalçın,Erkin Eket,Res.Mustafa Şahin,Nasrettin Hoca-Uygurca-Türkçe,Ankara, Kültür Bakanlığı,1995, 159 sf)

OL KABAHATİN BİLİR! 

Bir gün Hoca’nın tarlasına bir öküz girip, Hoca dahi bir değnek alıp üzerine vardıkta öküz kaçtı.İleri hafta gördü ki bir kimse arabaya koşmuş.Giderken Hoca eline bir sopa alıp öküze birkaç sopa vurur. Ol adem”Bre Hoca benim öküzümden ne istersin?” dedikte Hoca eydür: “Sen halt etme cahil köpek ol kabahatin bilir” demiş(YANİ) Öyle bilâ destur öküz gibi halkın hanesine ve bağ u bostanına sahibinin izni olmaksızın girerseniz, eğerçi arz-ı dünyada sopayı yemezseniz şeriat ve tarnikat arabasına koşuldukta yahut yarın ruz-ı kıyamette Zebaniler sizi araba gibi sürüyerek darb-ı şedid ile döverler. Meğer bir Şafiîn şefaatiyle halas bulunca çok sopa yersiniz demeyi tarif buyururlar.(Şair Burhaneddin’in/11-12)

değnek:Çöp

koşuldukta yahud yarın: koşulup, yarın

arz-ı dünyada: Bu dünyada

tarif: tenbih

(Feyzi Halıcı,Şair Burhaneddin’in Nasreddin Hoca’nın Fıkralarını Şerheden Eseri, Ankara, Atatürk Kültür,Dil ve Tarih Yüksek Kurumu,1994,56 sf.)

ÖKÜZ SUÇLU 

Buzağısı Hoca’nın

Yakınında tarlanın,

Neşeyle yayılırken,

Taze otları yerken

Bir büğelek* ısırmış,

Sanki hayvan çıldırmış.

Canı yanan buzağı

Dağıtmış ortalığı.

Vermeden bir an mola

Saldırmış sağa sola.

Çiğnemiş tarlaları,

Güzel zerzevatları

Bacaksız harâbetmiş,

Yenmez hale getirmiş.

Bunu farkeden Hoca

Kapmış kalın bir sopa,

Görmemiş bir şey gözü

Dövmüş yaşlı öküzü.

Bunu gören komşular

Demişler:”Haksızlık var.

Bahçeleri, bağları,

Güzelim tarlaları

Harabetti buzağı,

Öküz yedi dayağı.

Hoca sen söyle bize,

Neden yaşlı öküze

Haksızlık ediyorsun,

Boş yere dövüyorsun?”

Hoca nefes nefese,

Ters ters bakıp herkese:

“Doğrusu budur sözün

Dayak hakkı öküzün,

Bu küçücük buzağı

Böyle yaramazlığı,

Acaba ne bilirdi

Öküz öğretmeseydi?”

*Bügelek(büvelek):Isırınca acı veren, ısırdığı yerden kan çıkaran bir cins sinek. (Sefercioğlu/55-56)

(Nejat Sefercioğlu,Nasreddin Hoca Fıkraları-Şiir diliyle. Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları,1981,62 sf. )

O SUÇUNU BİLİR 

Bir gün Hoca’nın tarlasına bir öküz girmiş. Hoca eline bir sopa alıp, üzerine yürümüş, öküz kaçmış. Aradan bir hafta geçmiş. Hoca bir köylünün arabasında koşulu öküzü görüp tanımış. Eline kocaman bir odun parçası alarak, öküze birkaç defa vurmuş. Köylü, öküzü niçin dövdüğünü sorunca:

– Sen aklının yetmediği işe karışma. O suçunu bilir, demiş.  

http://www.milligazete.com.tr/30052003/aile.htm

HANGİ KUSURUNU SÖYLEYEYİM? 

Fıkra buya- Nasrettin Hoca bir gün öküzünü pazarda satmaya çıkarmış. Müşterinin birisi hocaya yaklaşmış hocam demiş öküz satılık mı?
Hoca da evet yanıtını vermiş.
Müşteri ise
-Hocam kusuru var mı?
Hoca öküzün kulağına eğilmiş
– Söyle bakayım hangi kusurlarını söyleyeyim.

http://egekuzey.tripod.com/414/haber12.htm

HAYVAN

Tek şeritli yolda karşı karşıya gelen iki araba bir birine yaklaşıyordu.

Birinin içinde bir adam,diğerinin içindede bir kadın vardı.

Tam yan yana geldiklerinde, adam camı açıp kadına:”ÖKÜZ!” diye bağırdı.

Adam konuşmasına devam edecekken, çok sinirlenen kadın sözü kaptı ve camı açıp

adama:”HAYVAN!” diye cevap verdi. Ve arabalar yollarına devam ettiler. Kadın tam virajı

dönmüştü ki, yolun ortasında duran kocaman bir öküze çarptı.

http://k.platin.sitemynet.com/hikayeler/hayvan.htm

ISSIZ ADA

— Cevat Abi, ıssız ada ıssız ada diyoz da burası aynı zamanda kızsız ada be abi..
— Lafı nereye getiriyon Hüseyin?
–Sıra senin sol elindeydi
–Hayır, daaa dün sağ bacaağımı yedik öküz, sıra seninkinde
http://www.bozcaada.info/gulelim.html

VEJETARYEN!

Fıkra, Dr. Latif Akça’dan…
Vejetaryen (et yemez) Temel, devamlı kebapçı, köfteci dükkanlarına girip girip çıkıyormuş.
Dursun, arkadaşına ‘ula Temel’ demiş:
– Sen hem et yemezsin, hem de kebapçıları, köftecileri gezip duruyorsun. Bu ne iş?
Bu soru üzerine Temel, hin hin gülerek ‘uyyy’ çekmiş:
– Lokantalara girip, et yiyenlerin yanına yaklaşıyorum. ‘Ha bu ölmüş öküz etini nasıl yiyorsunuz da?’ diyerek onları iğrendiriyorum. Hepisini ediyorum birer vejetaryen!..

http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2001/10/31/yazarlar/yazarlarprn16.html

HOOO!

Doğu köylerinden birinde, kış kıyamette, adamın birisi ölmüş. Köylüler cenazeyi kızakla mezarlığa götürüyorlarmış.

Ama daha mezarlığa varmadan, kızak da, öküzler de çamura saplanmış.

Köylüler uzaktan öküzlere bağırmışlar çağırmışlarsa da, kimse çamura girmeyi göze alamamış.

O sırada, birisi, bakmış ki; dirilerden hayır yok, ölüye seslenmiş:

– Ulan! Öldün öldün de… Öküzlere bir ‘Ho!’ diyemeyecek kadar mı öldün, mübarek?!.

http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2003/03/19/yazarlar/yazarlar16.html

GAVURUN MALI NASIDA FINCİK ATİ YA!…

Koruk köyüne traktör ilk kez gelmişti. Traktörü hiç görmemiş olan köylüler,öküzlerin yerini alan bu aleti ve çalışmasını görmek üzere traktörün etrafına toplanır ve çalışmasını izlemeye başlarlar.Traktör büyük bir gürültüyle çalışmakta ve toprağı sökmektedir ama sonra traktörün arkasındaki alet sert bir zemine takıldığından olsa gerek , badanaj yapmaya başlar. Bunu gören köylülerden biri herzaman takılan öküzleri nasıl kurtarıyorlarsa bunları da iterek kurtarabileceğini düşünerek traktörün arka tekerlerinden birini itmeye başlar. Tabiî traktörün tekerleri hızla dönüp badanaj yapmaya devam edince , tekerleği iten köylü ne olduğunu anlamadan bir kaç metre öteye savrulur.Köylünün aklı hâlâ öküzlerde olduğu için yerinde doğrulur ve traktöre dönerek:“Gavurun malı nasıda fıncik ati ya!..” der. Kaynak: Bülent TUNCER

http://www.elaziz.net/fikra/bolum5.htm

KIRMIZI ÖKÜZ

Bektaşinin iki öküzü varmış. Biri kırmızı, biri sarı. Kırmızı öküz lanet, tembel, çalışmaz, durmadan yermiş. Sarı öküz iyi huylu, çalışkan, yeterince yer, tarlayı sürermiş. İş o kerteye gelmiş ki, canına tak diyen Bektaşi, ellerini kaldırıp dua etmiş:

– Ey Allahım, şu kırmızı öküzün canını al da kurtulayım.

Ertesi sabah ahıra girince ne görsün, sarı öküz ölmüş, kırmızı dipdiri duruyor.

Bektaşi dışarı çıkmış, yoldan geçen küçük bir çocuğu alıp gelmiş:

– Evladım bunun hangisi kırmızı?

Çocuk kırmızı öküzü gösterince Baba Erenler ellerini havaya kaldırmış:

– Bacak kadar çocuk öküzlerin rengini ayırıyor da sen ayıramıyorsun!..

http://alevi.org.au/basin6.htm

HAYVAN TEKMESİ 

Bektaşinin birine şirret bir adam durup duruken bir tekme vurur;bektaşi ses çıkarmaz. Görenler:

-“Niçin mukabele etmedin?”diye sorunca şu cevabı verir:

-“Sizi bir hayvan tekmelemiş olsa ne yaparsınız?”(Baler/133)

Mahmut Baler,Baldan Damlalar,İstanbul,1969,277 sf.

EVVELCE BÖĞÜRÜRDÜ! 

Kulaklarında birdenbire sağırlık peyda olan bir köylü, öküzü hakkında:

-“Çok garip şey, buna ne oldu anlayamıyorum. Evvelleri böğürürdü, şimdi yalnız ağzını açıyor!” demiş.

(Baler/136)Mahmut Baler, Baldan Damlalar, İstanbul,1969,277 sf.

BEN ÖKÜZ İLE KONUŞUYORUM 

Keçisini tasmasından çekip evine götüren bir adama, hoşlanmadığı bir tanıdığı sormuş:

Bu eşşekle nereye gidiyorsun böyle:

Öküzün sahibi:

Hoppala bir yaşıma daha girdim.Yahu öküz eşşek olur mu?..Öküz o öküz.

Bu sefer öteki lakayt bir tavırla:

Evet amma ben öküz ile konuşuyorum sana ne oluyor?” demiş.(Baler/165)

MAKİNENİN TERSİ

Kucuk bir sucuk fabrikasinin sahibi 15 yasindaki oglunu ilk defa yaninda fabrikaya goturur. Bir sure fabrikanin icini dolastirip sucuk imalati hakkinda herseyi anlatir. Son olarak fabrikadaki en onemli makinanin yanina gelirler, adam ogluna:
-Iste oglum kisaca soylemek gerekirse, iste bu makinenin haznesine okuzu alip koyuyorsun, biraz sonra diger taraftan sucuk cikiyor.
Butun bunlari ilgisiz ilgisiz dinleyen cocuk babasina sorar:
-Peki babacigim, bu makinenin tersi yokmu?, Haznesine sucugu koyup diger taraftan öküz cikarani?.
-Var oglum var, evde annen varya!.
http://www.nenehatun.com/fikralar/rus15.htm

(Sucuk fıkrası bir rus fıkrasıdır) http://www.nenehatun.com/fikralar/fikra.htm

FARZET Kİ ÖKÜZLER YİYİR

Erzurum’da birisi tanıdık bir köylü dostuna misafirliğe gidiyor,Köylü ev
sahibi izzet ikramda bulunuyor,Yemekten sonra misafirin önüne bir kalbur yer
elması koyuyor.Bu kadar çok ikramdan mahcup olan misafir :
-Ağa ne zehmet ettin,bunlara ne lüzum vardı der.Ağa ;
– Ne zehmeti efendi farzetki müsürlüğe tökmüşem öküzler yiyir !
http://www.erzurumtb.org.tr/

TERS KOŞULAN  ÖKÜZLER 

Çatalağaç’ta  bir çiftçi, dalgınlıkla öküzleri ters koşar. Sürmek isteyince yönleri farklı olan öküzler hareket edemezler. Buna kızan çiftçi, elindeki mesesle (Çift sürerken öküzlerin hareketini sağlamak amacıyla yapılmış ucu çivili sopa) öküzlere vurur. Tabii ki, öküzler yine hareket edemezler. Kendisine dönük olan öküze bakan çiftçi, daha da kızarak : “Şuna bak, daha utanmadan bir de yüzüme bakıyo!” der.   http://aliseyhozdemir.8m.com/b9.htmHEP BOĞA MI?

İspanya’da tatilini geçiren turist, restoranda tipik bir İspanyol yemeği yemek istemişti. Listeyi uzun uzun inceledi.Cojano adı dikkatini çekti.Ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.Parmağını basıp, garsona işaret etti.Garson bir tabak içerisinde yemeğini getirdi.Nefis bir şeydi ama içindekinin ne olduğunu çıkaramadı.Bir çeşit etti ana ne?…Garsonu çağırdı ve sordu…Garson anlattı :
-Bugün boğa güreşlerine gittiniz mi bayım?
-Evet…
-İşte bu yediğiniz yemek bugün arenada öldürülen boğanın yumurtalıklarından yapıldı.
Adam ertesi gün gene aynı restorana gitti.Tadı damağında kalan yemeği Cojano’yu bir kez daha istedi.Lezzetle yedi.Artık ahbap oldukları garson hatır sormaya geldi :
-Nasıl memnun kaldınız mı bayım?
-Kaldım kalmasına ama bir şey dikkatimi çekti.Dün yediğim Cojano biraz daha büyüktü gibi geldi bana.
Garson başını iki yana salladı :
-Her zaman boğa kaybetmez bayım…

İNEK KOPYALADILAR AMA ÖKÜZ ÇIKTI

Brezilya’da kopyalanan inekten erkek buzağının olması bilim adamlarını hayrete düşürdü. Araştırmayı yürüten veteriner Jose Visintin, Sao Paulo Üniversitesi’nde düzenlediği basın toplantısında, araştırma sırasında laboratuvarda hata yapılmış olabileceğini belirtti. “Beklediğimiz bu değildi, ancak yine de bir hayvan kopyalandı” diyen Visintin, muhtemelen laboratuvarda erkek sığıra ait hücrelerin yanlışlıkla kullanıldığını söyledi.

http://www.yenisafak.com/arsiv/2002/mayis/01/a3.htmlhttp://www.karpuz.com/fikralar.htm  

BAŞKA ÜMMETİ MÜSLÜMAN YOK MUYDU?

Aybastı’da Hacıefendioğlu  Ahmet Dayı Fıkralarıyla ünlüdür.

 Rahmetli Ahmet Dayı Mahalle kenarında tarlasında çift sürerken  öküzleri boyunduruğu kırarak köy içine doğru dalarlar. Ahmet Dayı çaresiz.” Bu öküzleri durduracak bir ümmeti Müslüman yok mu?”   bağırır . O sırada evin önünde  güneşlenen hamile bir kadın öküzlerin önüne durur. Öküzler kadını çiğner geçer. Ahmet Dayı üzgün bir şekilde “Senden başka ümmeti Müslüman yok muydu Be kadın? Der. Buna benzer fıkraları çoktur. 

http://www.aybastimiz.8k.com/unlu_simalar.htm

 

FIRTINALAR

Fıtnat Hanım ve hizmetçisi Kapalıçarşı’da dolaşırken, arkalarından da Koca Ragıp Paşa ile şair Haşmet geliyormuş. Kocakarı soğuklarının zamanı olduğundan hava buz gibi imiş. Ragıp Paşa , Fıtnat Hanım’a laf atmak için :
-Haşmet , demiş … Bu kocakarı da ortalığı kasıp kavuruyor!.
Bu sözü duyan Fıtnat Hanım, taşın kendine olduğunu anlar. Malum, kocakarı soğuklarından sonra da öküz fırtınası vardır. Bunu hatırlatarak şu cevabı  verir :
-Arkadan da öküz geliyor!…

EL ELDEN ÜSTÜNDÜR

Dünya boks şampiyonlarından Demisey, fildişinden yapılmış, altın kakmalı bastonunu lokantanın vestiyerine astıktan sonra, çalınmaması için de üzerine bir not iliştirir
-“Bu bastonun sahibi , üç öküzü tek yumrukta deviren bir boksördür!…”
Yemekten sonra bastonun yerinde olmadığını, kendi notunun arkasına da şunların yazıldığını görür :
“Bu bastonu çalan, saatte otuz kilometre hızla kaçan bir koşucudur!…”
 

http://www.gulizk.com/aksam/latife14.html

ARABA BENİM ÖKÜZ BENİM, SİZE NE !

Asıl ismi Ağabey olan Potur, Kelkitlilerden Halil’in oğludur. Halilin ağabeyi diye anılır daha çok. Geçirdiği çiçek hastalığının yüzünde bıraktığı izlerden dolayı lakabı potur dur. Bityiyen diye de anılır. Ancak kendisi bu lakaplardan hiç hoşlanmamış, hiç kimse de yüzüne karşı lakabını söyleyecek cesareti bulamamıştır. Potur çok soğukkanlı ve hazırcevap biridir. Bazı olaylardaki yorumları ve ettiği laflar Kırıntıda herkesin dilindedir. Aslında kendisi biraz aksi ve soğukkanlı biriydi. Ayni zamanda Kırıntının yetiştirdiği en büyük ustalardan biri, iyi bir marangoz ve rençberdi.

Potur ve karısı öküz arabası ile yaylaya gidiyorlarmış. Birisi arabanın önünde, birisi arkada yürürmüş. Arabanın üzerinde yük yokmuş. Görenler takılmışlar :

–  Yav ! Ağebey emi . Araba boş gidiy; biriz öyde, biriz arhada yeriysiz yohuşa yuharı. Bacahlarıyza yazuh. Arabıya niya binmiysiz ?

Potur cevabı yapıştırmış :

                     –  Ula beri bah ! Araba benim, garı benim, öküz benim. Size ne, sizin götüyze kim godu ?

http://www.kirinti.de/fikra.htm 

ŞÂİR EŞREF’DEN

Vaktiyle Bağdad’ın bir köyünde, bir kocakarının danasını kurt yemiş. Kocakarı, “Padişap’ın gözleri kör olsun!” diye bağırıp, inkisara(bedduaya,ilenmeye) başlamış. Bunu duyanlardan birisi:

-“Otuz beş günlük uzak olan Padişah ile senin dananın beyninde (arasında) münasebet nedir?”

diye sormuş. Kadın cevaben:

-“Eğer Padişah âdil olaydı, öyle bir sadrazam (Başbakan); O da öyle bir Vali; O da öyle bir Mutasarrıf;kezalik(aynı şekilde) O da öyle bir Kaymakam ve müdür gönderir; Müdür de bizim köyün muhtarını oldukça muhibb-i adl ü hak (hak ve adalet sever) bir adam intihâb ü tâyin edüp(seçip gönderip), O da köyün sığırtmacına güzelce tenbih eder ve bu sayede benim danamı kurt yemezdi!”

demiş.(Şair Eşref.Deccal.Birinci Kitab-Mısır.30 Teşrin-i sâni.1320.s.17)

SEN SANIRIM…

Ukalanın ve münasebetsizin bir Molla Cami Hazretlerinin “Yareli canımda, uykusuz gözlerimde hep senin hayalin var, uzaktan kimi görsem sen sanırım!” beyitiyle başlayan gazeline itiraz eder ve sorar:
-Üstad! ben bu gazelden bir şey anlamadım. Mesela uzaktan bir öküz veya eşek görseniz?…
Molla Cami Hazretleri cevap verir
-Sen sanırım!…
 

www.geocities.com/selimyucel1/hikayeler.html

“BEN ÖKÜZÜM OĞUL”

Bölünmeye çok mu müsaitiz acaba? Lanet olsun. Düşman, bunu bildiği için, tarihin her devdinde bir yolunu bulup, zaman zaman bizi bölmeyi başarmış. Tabii sonunda da, çok can, çok vatan parçası, çok namus… sel sebil olmuş küffar elinde.

Zaman, Milli Mücadele zamanı. Kıyam, başlamak üzere veya başlamış. Hemen milleti ikiye bölmüşler, bugünkü sağcı-solcu gibi. Kuvvacı mısın Padişahcı  mısın. Haydi bakalım…

Hem Kuvvacılar, hem Padişahcılar, dağda bayırda milis gezdiriyorlar. Kime rastlarlarsa soruyorlar, “Padişahcı mısın Kuvvacı mısın?” Vatandaş bilse, soranların tarafını söyleyecek. Atıyor birini, tutarsa ne alâ, ama ya tutmazsa, yandı gülüm keten helva. Belki de kırk katır mı kırk satır mı?

Yaşlı bir Yozgatlı kağnı ile gidiyor. Çevirir sekiz-on atlı:

-“Dur bakalım babalık, Pdişahcı mısın, Kuvvacı mısın?”

Yaşlı adam çok gün görmüş, çok cephe görmüş, başını iki yana sallar:

-“Ben öküzüm evlatlar.”

-“Öküz mü?”

-“Öküz ya, bildiğiniz öküz.”

-“O nasıl cevap ihtiyar?”

-“Ben öküzüm evlatlar, kulağımdan kim tutarsa çifte okoşar. Yeter ki kulağımdan tutan namuslu olsun, vatanıını milletini sevsin. Adam olsun. Ama siz, şucu musun, bucu musun diye milleti bölerseniz, düşmanı kim atacak vatandan, nasıl atacaksınız, bölünerek mi?”

Tabii baskına giden, baskına uğrar.

Atlılar işi uzatmadan, başları önünde orayı terkederler.

Yozgat Takvimi,23 Mayıs 1995 (Ertuğrul Kapusuzoğlu Arşivi)

İÇİMİZDEN GELDİĞİ GİBİ 

İki öküz bir siyasi kulise katılırlar. Siyasetçilerin herkesinkine değil de kendi dertlerine derman aradıklarını görürler. Düşündüklerini gizleyip farklı dalga boyundan konuşmanın politik bir manevra olduğunu anladıklarında, öküzün biri diğerine der ki; “Bizim böğürmemiz bunların konuşmalarından daha erdemli…hiç olmazsa biz içimizden geldiği gibi böğürüyoruz.”(Güneş/Hayvanca Şakalar)

VAPURU KAÇIRMAK

 Erzurumlu, Trabzon Limanından gemiye hayvan yüklüyormuş. Bir yandan vinçler çalışırken, bir yandan da vapur düdüklerini öttürmeye  başlamış. Vapurun kaçırmaktan endişe eden Erzurumlu, son yüklenen öküzün kuyruğundan asılmış. Öküz, kuyruğundaki onlarca kilo ağırlığın ve korkunun tesiriyle adamın üstüne pislemiş. Durumu gören vapur güvertesindekiler, bir yandan kahkahalarla gülüyor, bir yandan da “Ne yaptın?” diyorlarmış. Adamın cevabı şu:

“Ne gülüyorsunuz, öküzü sıçırdıysak, vapuru kaçırmadık ya!”(Küçükyıldız)

GEREK YOK

Biraz gergin bir hafta sonu yaşıyorum. Bir yandan çocuklar sıkıştırıyor:

“Baba bizi gezmeye götür!”

Bir yandan, biraz sonra çocukları onun başına sarıp gideceğimi bildiği için hanım homurdanıyor. Bu arada çocuklar, benim onları almadan gideceğimi sezip, nereye gideceğimi soruyorlar. Ben de :

“Kızılay’a gideceğim!”

diyorum. Ne yapacağımı merak ediyorlar. Niyetim, elinizdeki “Öküz Kitabı” için kitapçıları dolaşıp malzeme toplamak. Hanım, benim yerime onlara ne dese beğenirsiniz:

“Öküz Kitabını yazmısı için onun kitapçılara gitmesine gerek yok, otursa yazar!”

HAYVANCA ŞAKALAR

   Öküze “Niçin buza çıktın “ diye sormuşlar;

”Siz çıkınca sanatçılık olur da biz çıkınca niye şaşkınlık oluyor!”demiş.

   Öküze “İnsanlar birbirine kızınca öküz diyorlar ne dersin” demişler;

”Her benzetme biraz yanlıştır,bu benzetme biraz daha yanlıştır”demiş.

   Öküze “Nodul zulmünü Hayvanları Sevenler Derneği’ne şikayet ettiniz mi?” diye sorulmuş;

“Ettik tabii…ama onlar daha çok köpeklerle ilgileniyorlar” demiş.

   Öküze “Ne kadar obursunuz”demişler; “Hayali ihracatçılara göre biz oruç sayılırız”

demiş.

ZAN 

İnsanlar bana bakınca kendimi tren zannediyorum.(Güneş/Hayvanca Şakalar) KIZ:-Bana öyle uzun baktın ki kendimi tren gibi hissettim.

ERKEK-Tabii bana da günde 1500 kişi binse bende öyle hissederdim.

http://www.gurbetport.com

6 Yanıt to “Fıkralar”

  1. Satuk han ŞİMŞEK Says:

    Öncelikle yaptığınız çalışmaların Türklük açısından çok önemli olduğunu düşünüyor ve haddim olmayarak sizi tebrik ediyor başarılarınızın devamını diliyorum.Ben de gönlümden kopan bir fıkrayı sizin ile paylaşmak istiyorum.
    HANGİSİ GERÇEK ÖKÜZ
    Temel ile Dursun birgün bindikleri otobüste takım elbiseli eli yüzü düzgün bir adam ile karşılıklı oturmuşlar.Adamla ilerleyen dakikalarda muhabbeti ilerletmişler.Adam Amerika da çalıştığını ve çalıştığı öküz çiftliğinde çalışacak bir kişi arandığını söylemiş.Adam numarasını Temel e vermiş ve otobüsten inmiş.Temel ile Dursun kendi aralarında konuşurlarken Dursun Amerika ya gitmeyeceğini köyüne döneceğini orada yaşam süreceğini söylemiş.Temel ise Amerika ya gitmeye karar vermiş.Adamla bağlantı kurarak gerekli herşeyi hallederek Amerika ya gitmiş.Aradan birkaç ay geçmiş ve Temel Dursun a mektup gönderip Amerika daki öküzlerin Türkiye dekilerden çok büyük olduğunu yazmış ve mektubun sonuna ”İŞTE AMERİKAN ÖKÜZLERİ” diye yazarak çiftlikteki öküzlerin fotoğraflarını eklemiş.Bu sırada köyüne dönmeyi seçen Dursun hiçbir işte doğru düzgün çalışamamış ve Amerika ya gitmediğine çok pişman olmuş.Temel in gönderdiği mektup eline ulaşınca da Temel e bir cevap mektubu yazmış.Mektubunda çok pişman olduğunu anlatmış ve mektubunun altına da kendi fotoğrafını ekleyerek ”İŞTE BU DA TÜRK ÖKÜZÜ” diye yazmış

  2. gonca Says:

    sevgili arkadaşlar şu siteye her ödevi yayınlasanız mesela ıssız bir adada 3 yıl kaldınız ne yaparsınız ödevler gibi ben bu ödevi araştırıyorom ama bulamıyorum nolur bana yardım edin


  3. Nefis bir çalışma.
    Öküz, koç, at, dağ keçisi…
    Türk kültürünün ayrıntıları, at, it, eşek, koyun, keçi, öküz vb. hayvanlarla ilgili deyimlerde, atasözlürinde, fıkralarda, hikayelerde bulunur.
    Bu örnek çalışmanın, diğer hayvanlarla ilgili olarak devamını dilerim.

    Ve tabi bu siteyi hazırlayan kardeşime en halisane saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
    Zekice,
    Zevklice,
    Türkçe!

  4. Ertuğrul Kapusuzoğlu Says:

    Öküz deyip geçmek yok.
    Dört ayaklı öküzün, bazı iki ayaklıların öküze benzetmetilmesine çok kızdıklarını zannediyorum.
    Nefis bir çalışma demiştim.
    Şimdilerde daha nefis olduğunu görüyorum.
    Yemek ya pişti, ya pişmek üzere zannediyorum.
    Muhteşem de ihtişam da basitlikten geçer.
    Basitlik?
    Basit gibi, kolay gibi görünen.
    Oysa zor olan; fakat olması gereken.
    Bir milletin kültüründe ve özellikle bizim tarih ve kültürümüzde öküzün yerini önemini bilmeyen bir sanat anlayışı halen devam ediyor.
    Öküz, (sadece bu mütevazı demememe dilim varmaz, muhteşem derim.) sade bu çalışmayla kalmamalı, daha pek çok edebi esere konu olmalıldır.
    Aslan Küçükyıldız, ne yaptığını, yaptığının önemini bilen bir arkadaş.
    Sağolsun.
    Varolsun.
    Şimdiden, en az on öküz nüktesine talibim.
    Saygılarımla.
    Başarı dileklerimle.

  5. okuz Says:

    Türk Kültürüne çok değerli katkıları bulunan kıymetli ağabeyim Ertuğrul Kapusuzoğlu iltifat etmişler. Sağolsunlar. Kendilerine Öküz Kültürü’nün çok küçük bir kısmını, belki girişini oluşturan Kitab-ı Öküz / Şakalar kitabımın yayına hazır olduğunu ve basılmayı beklediğini bildirmekten mutluluk duyarım.

  6. Ibrahim Eroglu Says:

    Sayin Ertugrul Kapusuzoglu,
    Sizinle iletisim kurmak istedim, kuramadim. Galiba e posta adresiniz degismis.
    Sizden bir fikraniz konusunda izin almak istiyorum.
    Bana yeni e posta adresinizi yazar misiniz?

    Bu vesile ile ben de bir ” okuz fikrasi’ yla katkida bulunmak istiyorum.
    Saygilarimla,
    Ibrahim Eroglu

    ÖKÜZ(*)

    Küçük Kürşat, depremde birçok oyun arkadaşını birden yitirmişti.
    Okumuşluğu yazmışlığı olmayan ninesine birbirinden ilginç sorular soruyordu.
    Bir gün ninesine:
    -Sana kaç kez sorduğum halde deprem neden olur? açıklamış değilsin, der.
    Ninesi Küçük Kürşat’ ın sorusuna daha fazla kaçamak yanıt veremeyeceğini anlar ve başlar anlatmaya:
    -Yerin altında kocaman bir kara öküz var. Dünyamız bu kara öküzün boynuzları üzerinde duruyor. Ne zaman bu kara öküze bir sinek konsa başını sallıyor. Başını salladığı için de boynuzları üzerindeki dünyamız sallanıyor, deprem oluyor. Şimdi anladın mı deprem neden oluyor?
    Küçük Kürşat:
    -Anladım, anladım da, yerin altını da neden öküzler doldurur onu anlamadım?

    İbrahim Eroğlu, Deprem Fıkraları’ ndan


okuz için bir cevap yazın Cevabı iptal et